Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Lübnan’da dün çağrı cihazlarının patlatılmasına ilişkin soru üzerine Bakan Uraloğlu, mobil haberleşme cihazlarının belli teknolojilerle ve sistemlerle takibinin yapılabildiğini dolayısıyla bundan kaçınmak isteyen kuruluş ve örgütlerin çağrı cihazlarını kullanmayı tercih ettiklerini söyledi.
Uraloğlu, radyo dalgalarıyla haberleşmenin takibinin kolay olmadığını dile getirerek, “Lübnan ve bir kısmının Suriye’de de olduğu bilgisini alıyoruz. Hizbullah’ın takipten kaçınmak için bunları kullandığına ilişkin tahmine, bilgiye sahibiz. Aynı anda bu kadar cihazın patlatılması, 9 insanın ölmesi, birçok insanın vücudunun zarar görmesi büyük bir olay. ” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE ÇAĞRI CİHAZLARI NEREDEYSE HİÇ KULLANILMIYOR”
Bu konuyla ilgili siber güvenlik uzmanlarıyla görüştüklerini ve konuyu anlamaya ve cihazların neler olduğunu belirlemeye çalıştıklarını anlatan Uraloğlu, şöyle devam etti:
“Burada iki türlü senaryo üzerinde duruluyor. Birisi Hizbullah’ın bu cihazları kullandığı biliniyor. İsrail’in de bunları bilip, bunların değişim ve yenileme sürecinde istedikleri gibi donatarak, patlayıcı yerleştirmiş oldukları ihtimalini de katarak söylüyorum, bu cihazların satın aldırıldıkları şeklinde. Bunların da aynı anda ve kısa aralıklarla sinyalle patlatılabildiği noktası. İkinci ihtimal de bazı sinyallerle bataryaların kısa devre yaptırılarak, ısıtılması sonucu patlaması. Geçmişte telefon tamircilerinde veya insanların cebinde cep telefonu bataryalarının patladığını gördük ve bunlarda ölümcül sonuç olmadı. Ufak tefek yangın ve yaralanma oldu. Onun için ilk ihtimal biraz daha güçlü gibi duruyor.”
Uraloğlu, Türkiye‘de cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla birlikte çağrı cihazı kullanılmadığını belirterek, “Türkiye‘de çağrı cihazları neredeyse hiç kullanılmıyor. Çağrı cihazları özelinde Türkiye’de bir risk olmadığını net olarak söyleyebilirim.” ifadesini kullandı.
Benzer cihazlarla ilgili alınması gereken tedbirlerin çok olduğunu dile getiren Uraloğlu, şunları kaydetti:
“Ülkemizi ne kadar millileştirirsek, ne kadar yerlileştirirsek kendimizi o kadar güvende hissederiz. O noktada da ciddi aşama katettik. Yazılımından cihazların üretimine kadar. Dünyadaki hiçbir ülke bir cihazın yüzde 100’ünü üretmiyor ama ana yazılımı başta olmak üzere kendileri üretme gayreti içinde. Biz de Türkiye’de bunu yapmaya gayret ediyoruz. Bunu başardığımız zaman daha güvende olacağız. Bir taraftan da siber güvenlikle ilgili hem Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hem de devletin ilgili kurumlarıyla işbirliği halindeyiz.”
“SİBER GÜVENLİK NOKTASINDA İLK 10 ÜLKE ARASINDAYIZ”
Uraloğlu, internet bağlantısı olan çok sayıda elektronik cihazın kullanıldığına dikkat çekerek, “Bunların da siber güvenliği kıymetli ve bu konuda biz ciddi şekilde kafa yoruyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla diğer güvenlik birimlerimizle. Biz her gün 400’ün üzerinde büyük saldırıyı önlüyoruz. Şu aşamada biz, dünya genelinde siber güvenlik alanında ilk 10 ülke arasındayız. Endişe etmemiz gereken bir durum olmadığını ama mutlaka daha yapmamız gereken çok işin olduğunu söyleyebilirim.” ifadelerini kullandı.
NARİN GÜRAN CİNAYETİ
Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesiyle ilgili Meta’dan istenen WhatsApp yazışmalarına ilişkin soru üzerine de Uraloğlu, sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilcilerinin bulunduğunu anımsattı.
Uraloğlu, “Burada Meta, ‘Biz bu mesajlaşmaları kaydetmiyoruz, depolamıyoruz. Dolayısıyla bunları verme imkanımız yok.’ diyor. Yani ‘vermiyoruz’ değil, ‘verme imkanımız yok’ diyorlar. Bizim bildiğimiz kadarıyla da dünyada hiçbir yerde böyle bir bilgi verilmedi. Ancak bunlar farklı şekilde depolanmışsa bulut teknolojileriyle ya da farklı mecralarda depolanmışsa ancak oradan bulunması söz konusu. Meta’nın şu andaki yaklaşımı bu ama burada gerek emniyet güçlerimiz gerekse adalet mekanizmasıyla iletişim halindeyiz. Bizden istedikleri bilgileri, ulaşabildiğimiz kadarıyla vermeye gayret ediyoruz. Bu anlamda da Meta olsun, diğer platformlarla güncel iletişim halindeyiz.” diye konuştu.
“KİŞİSEL VERİLERE İLİŞKİN BİR SIZINTI VE RİSKİ YOK”
Kişisel verilerin sızdırıldığına yönelik iddiaları da yanıtlayan Bakan Uraloğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Bu konunun çıkış noktasına bakalım. Bu, siber güvenlikle ilgili eylem planının yayınlanması üzerine bir gazeteci arkadaşımızın sorusunun devamında gelen bir soruydu. Orada da net olarak, pandemi döneminde bazı bilgilerin sızdığıyla ilgili o günün Türkiye’si tartıştı ve kendi mecrasında da kapandı şeklinde. Tam olarak söylediğim budur. Devamında yani ne 85 milyonu konuştuk, ne bütün bilgilerin tamamının sızdığını konuştuk. Sanki onları ben konuşmuşum gibi bu bazı kanallarda paylaşıldı. Biz de bunun üzerine gerekli yalanlamayı yaptık. Ben şimdi net olarak söylüyorum, Türkiye’de kişisel verilere ilişkin bir sızıntı ve riski yok, böyle bir gündem de yok. Tamamen suni bir şekilde bu gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Biz de gerekli açıklamaları yaptık. Yani bütün vatandaşlarımız net olarak güvende olabilirler. Asla böyle bir sızıntı, gündem olarak, söz konusu değildir.”
Instagram’a getirilen erişim engelinin sorulması üzerine Uraloğlu, her ülkenin kendi kuralları olduğunu söyledi.
Uraloğlu, şirketlerin kurulduğu ülkelere göre uyguladığı kurallar bulunduğuna işaret ederek, “Şirketler siz isteseniz de istemeseniz de o kurallara uyuyor. Mesela sizin yaptığınız bir paylaşımı gönderdiğiniz bir mesajı eğer kendi kurallarına göre beğenmemişse engel getirebiliyor. Paylaşımınızı kaldırabiliyor. Hesabınızı askıya alabiliyor. Şimdi biz de devletiz. Devletlerin de kuralları var. O zaman hangi kurallar geçerli olacak? Bir şirketin kuralı mı yoksa devletin kuralı mı ya da toplumların hassasiyetleri mi? Elbette burada doğru olan ve olması gereken devletlerin kuralları, toplumların hassasiyetidir.” diye konuştu.
Bakan Uraloğlu, sosyal medya platformlarında kuralların doğru konulması gerektiğini vurgulayarak, ülke olarak bu kuralları koyduklarını ve gerekli yenilikleri de takip ederek güncellediklerini bildirdi.
Müstehcenlik içeren, kumar, Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hakaret gibi paylaşımların katalog suçlar kapsamında olduğunun altını çizen Uraloğlu, şunları kaydetti:
“Bu noktada Instagram’ı zaman zaman uyarıyoruz ve onların gereklerini yapmasını istiyoruz. Yapmadıkları zaman da böyle durumla karşılaşıyoruz. Oradaki konu bir, bu katalog suçları vardı. Bir de bizim toplumumuzun hassasiyetleri vardı. Gazze’yle ilgili yapılan bir paylaşımda bizim politikalarımıza uygun değil deyip onu kaldırabiliyor veya Heniyye’nin şehit edilmesiyle ilgili paylaşımı sansürleyebiliyor ya da hesabınızı askıya alabiliyor. Biz bunları oturduk, konuştuk. Mesela PKK’yı terör örgütü olarak görüyorlar ama PYD’yi görmüyorlar, FETÖ’yü görmüyorlar. Diyoruz ki, biz bunları terör örgütü olarak görüyoruz. Burada da bizim hassasiyetlerimiz var.”
9 günlük erişim engeli süresince Instagram yetkilileriyle yoğun görüşmeler gerçekleştirdiklerini anlatan Uraloğlu, “Bu görüşmeler sırasında da belli bir aşamaya geldik. Yakın zamanda üst düzey yöneticilerin Türkiye ziyareti olacak, görüşmelerimiz devam ediyor. Tam istediğimiz noktada olmadığımızı söyleyebilirim. Yakın takip ediyoruz. Bütün platformlar artık şunu biliyor. Türkiye bu konuda kararlı. Gerektiği zaman biz her türlü yaptırımı, reklam verilmesinin yasaklanması, erişim hızının azaltılması ve sonunda da engellenmesi gibi işlemleri yapabiliyoruz. Türkiye’nin bunu yapabilir olduğunu da ortaya koymuş olduk. Herkes de ona göre vaziyet alacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Uraloğlu, platformların kurallara uymadıkları sürece yaptırım uygulayacaklarını belirterek, “Kesinlikle bu platformlardan daha çok özgürlükçüyüz. Belki orada şunu daha profesyonel, daha iyi yapmamız lazım. Kamuoyunu daha iyi bilgilendirebilirdik. Instagram’ın 58,4 milyon kullanıcısı var. Burada biz Instagram’ın politikalarına karşı bir günlüğüne 1 milyon kullanıcıyı askıya aldık diyebiliyor muyuz? En büyük yaptırım bu. Bir gün bunu da diyebilirsek esasında o zaman bizim o engellerimizden çok daha kıymetli olacaktır diye düşünüyorum.” diye konuştu.
“KİŞİSEL VERİLERE İLİŞKİN BİR SIZINTI VE RİSKİ YOK”
Kişisel verilerin sızdırıldığına yönelik iddiaları da yanıtlayan Uraloğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Bu konunun çıkış noktasına bakalım. Bu, siber güvenlikle ilgili eylem planının yayınlanması üzerine bir gazeteci arkadaşımızın sorusunun devamında gelen bir soruydu. Orada da net olarak, pandemi döneminde bazı bilgilerin sızdığıyla ilgili o günün Türkiye’si tartıştı ve kendi mecrasında da kapandı şeklinde. Tam olarak söylediğim budur. Devamında yani ne 85 milyonu konuştuk, ne bütün bilgilerin tamamının sızdığını konuştuk. Sanki onları ben konuşmuşum gibi bu bazı kanallarda paylaşıldı. Biz de bunun üzerine gerekli yalanlamayı yaptık. Ben şimdi net olarak söylüyorum, Türkiye’de kişisel verilere ilişkin bir sızıntı ve riski yok, böyle bir gündem de yok. Tamamen suni bir şekilde bu gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Biz de gerekli açıklamaları yaptık. Yani bütün vatandaşlarımız net olarak güvende olabilirler. Asla böyle bir sızıntı, gündem olarak, söz konusu değildir.”
“KENDİMİZİ GÜVENDE HİSSEDEBİLİRİZ”
Uraloğlu, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’nde (USOM), yaklaşık 7 bin 400 uzmanla, siber güvenlik konusunda çalışıldığına işaret ederek, Merkezde 2 bin 400 Siber Olaylara Müdahale Ekibi (SOME) noktası olduğunu anlattı.
USOM’da IP adreslerinin sürekli tarandığını ve olası saldırıların engellendiğini belirten Uraloğlu, saldırı yapılan bilgisayarların sahiplerinin de bilgilendirildiğini söyledi.
Bakan Uraloğlu, “USOM bu işi başarıyla yapıyor. Dünyadaki ilk 10 ülke içerisindeyiz. Kendimizi güvende hissedebiliriz.” dedi.
“ANKARA-İZMİR 3,5 SAATE DÜŞECEK”
Uraloğlu, Ankara-İzmir hızlı tren hattının yaklaşık 508 kilometre uzunluğunda olacağına işaret ederek, bu projede durmayacaklarını, projenin kendileri için kıymetli olduğunu söyledi.
Uraloğlu, “Ankara-İzmir’in, ulusal ve uluslararası taşımacılık noktasında Çin’den gelen Orta Koridor’un bir parçası olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. İnşallah 2027’nin başlarında İzmir’i bitirmiş olacağız. Güvenli şekilde inşallah 3,5 saatte gidilmiş olacak. Hedefimiz bu.” diye konuştu.
ANKARA-İSTANBUL ARASI İÇİN YENİ OTOYOL VE HIZLI TREN HATTI
Devam eden diğer projelere de değinen Uraloğlu, “Mersin-Adana-Osmaniye-Gaziantep hızlı tren projesi devam ediyor. 312 kilometre civarında. Halkalı-Çerkezköy-Kapıkule Hattı devam ediyor hızlı tren projesi anlamında. Ankara-İstanbul’u sordunuz. O biraz daha hızlı olacak inşallah. Ankara ile İstanbul arasında ihtiyaç nedir? Neye ihtiyaç duyuluyor? Aşağı yukarı 30 milyona yakın bir insanın yerleştiği bölgenin seyahat ihtiyacından bahsediyoruz. Önümüzdeki 10 yılda demir yolu ve kara yolunun kapasitelerinin yetmeyeceğini öngörüyoruz. Dolayısıyla Ankara-İstanbul arasında hem bir yeni otoyol hem de yeni bir hızlı tren hattı inşa edelim istiyoruz.” ifadesini kullandı.
Uraloğlu, Ankara-İstanbul Süper Hızlı Treni Projesi’ne ilişkin bilgi vererek, “Ankara’dan İstanbul’a 350 kilometre saat hızla giden süper hızlı tren projesinin çalışmalarını başlattık. Hayata geçirdiğimiz zaman 80 dakikada Ankara’dan İstanbul’a gitmiş olacağız inşallah.” dedi.
Projenin tamamlanacağı tarihe ilişkin soruya Uraloğlu, “Sonuç odaklıyız. Projesinin şekillenmesi net şekilde nereden bakarsanız 2-3 yıl sürer. Yapımına 2-3 yıl sonra başladığımızı düşünelim. O da yaklaşık 6-7 yıl gibi sürer. Ankara-İstanbul Süper Hızlı Treni’ni 2034’ler gibi hayata geçiririz. Gerçek anlamda da o tarihlerde ‘fizibil’ olur. Bunu da kaçırmamak lazım.” yanıtını verdi.
Etiketler: dakika , dünyadan , güncel , gündem , Son